Home Genel SağlıkAIDS NEDİR
AIDS NEDİR

AIDS NEDİR

AIDS, Acquired Immune Deficiency Syndrome’un (Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kısaltmasıdır. HIV virüsünün neden olduğu AIDS, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve yaşamı tehdit eder. Yanlış bilinenlerin aksine, HIV pozitif olan her kişide AIDS oluşmamaktadır.

HIV virüsüne karşı geliştirilen Antiretroviral ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi hasar ciddi görmeden enfeksiyonlara karşı savaşabilir, yani vücut direnci düşmez. HIV bulaştıktan sonra ilaç tedavisine ek olarak kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre AIDS oluşmayabileceği gibi, 5-15 yıl ya da daha sorasında oluşma ihtimali de vardır.

Dünyada ve Türkiye’de HIV Görülme Sıklığı HIV günümüzde tüm dünyada yaygın olan bulaşıcı bir enfeksiyondur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 37 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. HIV pozitif kişilerin yüzde 60’ı antiretroviral tedavi almaktadır.

Ülkemizde ise HIV hakkında farkındalığın ve test imkanlarının artmasıyla birlikte, tanı koyulan kişi sayısında artış gözleniyor. Buna karşın Türkiye, AIDS’in sık görülmediği ülkeler arasında değerlendiriliyor. Sağlık Bakanlığı’nın 1985-2018 yılları arasında yaptığı araştırmaya göre,

Türkiye’de HIV taşıyıcısı kişi sayısı 18, 557 kişidir ve 1736 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu 30-34 ve 25-29 yaş grubudur.

Bulaşma yoluna göre dağılımına bakıldığında, vakaların % 49,6’ının cinsel yolla bulaşmakta olduğu, cinsel yolla bulaştığı bildirilen bu vakaların % 71’inin bulaşma yolunun heteroseksüel cinsel ilişki olduğu görülmektedir.

2018 yılında HIV pozitif tanısı alan kişi sayısı 2199’dur ve bu kişilerin yüzde 83’ü erkektir. Tanı alan kişilerden 25-29 yaş arası olanlar diğer yaş gruplarına göre fazladır. Yıllar bazında HIV görülme trendinde artış gözlemlenmektedir.

BULAŞMA YOLLARI?

HIV insandan insana bulaşmaktadır. Virüs, HIV-pozitif bireylerin kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütünde bulunur. Hem kadın, hem de erkekten bulaşabilir.

HIV’nin bulaşma yolları şunlardır:

Cinsel Temas
Dünyada HIV enfeksiyonunun yüzde 80-85’i korunmasız cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Kanın, spermin veya vajinal sıvının penis, vajina, anüs mukozasına ya da ağızda ve derideki zedelenmiş doku, kesik ve çatlaklara temasıyla bulaşır. Virüs erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe, kadından kadına cinsel yolla geçebilir. HIV vajinal, oral ve anal cinsel temasla bulaşabilir. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek korunmasız cinsel temas yeterlidir. Korunmasız cinsel ilişki sayısı arttıkça bulaşma riski de artar.

Kan Ürünleri
HIV, kanda daha yoğun oranda bulunur. HIV pozitif kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile virüsü bulaşabilir. Olası durumlar şunlardır:

HIV pozitif kişinin kanının diğer kişinin kanına teması ile,

Test edilmemiş kanın nakli ile,

HIV virüsü taşıyan organ, doku ve sperm transferi ile,
Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, kesici ve delici aletler (jilet, makas), dövme aletleri ve akupunktur iğneleri ile,
Damar yoluyla (virüsle enfekte olmuş bir şırınganın damara girmesi, ortak şırıngayla damar içi uyuşturucu madde kullanımı vb.)
HIV-pozitif erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların veya âdet kanının penise,
vajinaya veya ağza temas etmesiyle de bulaşma olabilir.
1985’dan beri dünyada 1987’den itibaren de Türkiye’de tüm kan ve kan ürünlerine HIV açısından taranmaktadır. Ayıca kan bağışçıları da test edilmektedir. Bu nedenle kan yoluyla bulaşma çok nadirdir.
Anneden Bebeğe Bulaşma
Gebelik sırasında HIV virüsü taşıyıcısı olan anne, hamilelik süresince, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde bebeğe virüsü geçirebilir. Emzirme döneminde ise bu virüs, yaklaşık yüzde 20-30 oranında anneden bebeğe geçebilir.

Doğumun mutlaka sezaryen yapılması ve annenin doğum sonrası emzirmemesi önemlidir. HIV pozitif tedavisine, annede gebeliğinin son üç ayında, bebekte ise doğumdan sonra başlanır. Anneden bebeğe (yatay geçiş) yüzde 35 oranında geçtiği için önlem alınması çok önemlidir.

HIV Şu Durumlarda Bulaşmaz
Aynı sosyal ortamda, odada, okulda, iş yerinde bulunma
Aynı havayı soluma,
Hapşırma, öksürük
Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, dışkı gibi vücut çıktıları
Tokalaşma, sosyal öpüşme, el ele tutuşma, sarılma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, öpme
Sağlam deriye kan teması
Aynı kaptan yemek yeme, aynı bardaktan içecek tüketme, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanma
Aynı tuvaleti, duş ve musluğu kullanma
Aynı yüzme havuzunda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak alanları kullanma ve ortak kullanılan havlular
Sivrisinek ve benzeri böcek sokması, hayvan ısırması. Kedi, köpek gibi hayvanlarla yaşamak.
HIV konusundaki yanlış inanışlar ve önyargılar geçmişte HIV pozitif kişilerin hayatını zorlaştırıp sosyal hayat ve iş hayata katılımını engellerken, günümüzde HIV konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmaları bu önyargıların azalması sağlanmıştır.

BELİRTİLER

Akut enfeksiyon dönemi, virüsün vücuda girmesinden sonraki ilk birkaç haftada kişide hiçbir belirti olmayacağı gibi ilk 2-4 haftada ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı ve döküntü belirtileri ile seyreden grip benzeri şikayetler görülebilir. HIV’in en bulaşıcı olduğu dönem bu dönemdir.

Yaygın Görülen Belirtiler Şunlardır:
Ateş
Boğaz ağrısı ve boğazda iltihaplanma
Baş ağrısı
Lenf bezlerinde büyüme
Vücutta döküntü (genellikle yüz ve gövdede, daha nadiren avuç içlerinde ve ayak tabanlarında 5-10 mm çaplı kızarıklıklar ve kabarcıklar) – Dermatit
Ağızda, yemek borusunda ve genital organlarda yaralar,
Kas ve eklem ağrısı,
Bir aydan fazla süren ve tedavi edilmeyen ishal,
Baş ağrısı,
Bulantı ve kusma.
Tedaviye başlanmadığında iki aydan kısa zamanda 7-10 kg kilo kaybı görülebilir.

Sessiz (Belirtisiz) Dönem
Birkaç hafta süren akut dönemden sonra HIV taşıyıcıları herhangi bir belirti olmadan ortalama 8-10 yıl kadar sağlıklı olarak yaşamlarını sürdürürler. Fakat kişi, ömür boyu HIV virüsü taşıyıcısı ve bulaştırıcısıdır. Lenf bezlerinde fark edilen büyümeler görülebilir.

Bu dönem birkaç yıl kadar kısa ya da 10 yıldan fazla da olabilir. HIV tanısı alan kişiler, ilaç tedavisine başladıklarında bağışıklık sistemlerini korumuş ve virüsün vücutlarındaki etkisini azaltmış olur.

İleri Dönem (AIDS)
HIV enfeksiyonunun en ileri evresidir ve bağışıklık sistemi giderek zayıflamıştır. Bu döneme kadar tedavi görmemiş hastalar enfeksiyonlara ve kansere karşı tüm dirençlerini yitirirler çeşitli hastalıklar nedeniyle organları zarar görür.
Şişmiş lenf düğümleri
Yorgunluk
Kilo kaybı
Kısa süreli hafıza kaybı
Mantar enfeksiyonları
Kalıcı döküntüler
Bir veya daha fazla fırsatçı enfeksiyon
Örneğin;
Lenfoma
Tüberküloz
Bakteriyel pnömoni (zatürre)
Vadi ateşi – Rift Vadisi ateşi (RVF)
Solunum sistemi ve mukus membranlarının kandidiyazı (pamukçuk)
Ensefalit (beyin enfeksiyonu)
Uçuk virüsü
Kaposi’nin cilt ve iç organlardaki sarkoması
Çeşitli bakteri ve parazitlerden ishal.