Home Sağlık HaberleriProstat Kanserinde Bilinen 10 Şehir Efsanesi
Prostat Kanserinde Bilinen 10 Şehir Efsanesi

Prostat Kanserinde Bilinen 10 Şehir Efsanesi

Dünyada yaklaşık bir milyon 500 bin civarında erkeğe prostat tanısı konuyor. Ülkemizde de durum farklı değil. Yaygınlığı akciğer kanserinden sonra 2. sırada yer alıyor. Böylesine sık görülen kanser türünde ise erken teşhis, hayat kurtarıyor! Ancak erken teşhisi geciktirecek pek çok yaygın inanış da var.

Prostat kanseri, sık görülen ama toplumsal farkındalığı yeterince oluşmamış bir hastalık. Prostat, yaklaşık olarak bir ceviz büyüklüğünde, erkeklerde mesanenin altında yerleşmiş, üreme faaliyetleri için çeşitli salgılar üreten bir organdır. Prostat kanseri ise prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyrederek tümör oluşturması sonucu meydana geliyor. Tümörler, prostatın sadece belirli bir kısmında gelişebileceği gibi birden çok kısmında da gelişebiliyor.

Hastalığın erken dönemlerinde genellikle hiçbir belirti vermemektedir, hastalığın gelişim sürecini, “Tedavi edilmezse zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı yaratabiliyor. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler görülüyor” şeklinde tarif ederek prostat kanseriyle ilgili doğru bilinen yanlışları da sıraladı:

1- Prostat kanseri yalnızca yaşlı erkeklerde görülür

Her zaman olmasa da evet, ancak hastaların önemli bir kısmı da 50 ve daha genç yaşta olan erkekler. Bu nedenle, erken teşhis için 50 yaşın altındaki erkeklere de prostat kanseri taraması öneriliyor. Özellikle ailesinde prostat kanseri olan kişilerin 40 yaşından sonra kontrollere başlaması daha önemli hale geliyor.

2- Şikayetim yoksa prostat kanseri yoktur

Hayır! Prostat kanseri en az şikayet veren kanserlerin başında geliyor. Özellikle erken evredeki kanser hastalarında şikayet oluşmuyor. Ancak ilerleyen evrelerde şikayetler başlıyor.

3- Prostat kanseri hızlı ilerlemez

Çoğu prostat kanserinin yavaş ilerleme eğiliminde olduğu doğrudur. Ancak önemli bir kısım hastada, kanser çok saldırgan ve hızlı seyredebiliyor.

4- Ailemde prostat kanseri yok, ben de olmam

Aile öyküsü ve bazı ırklar prostat kanseri riskini artırsa da birçok hastanın ailesinde prostat kanseri yoktur ya da bilinmiyordur. Yapılan çalışmalar hastaların ancak yüzde 15’inin ailesinde prostat kanseri öyküsü olduğunu gösteriyor. Birinci derece akrabalarından birinde prostat kanseri olanlar kişilerde risk 2 kat, ailesinde 2 kişide prostat kanseri görülüyorsa risk 5 kat, üçünde görülenlerde ise 11 kat artıyor.

5- PSA prostat kanser testidir

Kan örneğiyle bakılan PSA (prostat spesifik antijen) kanserli hücreden değil, prostat tarafından salgılanan bir belirteçtir. PSA’nın bir tarama testi olduğunu söyleyen kanda yüksek olmasının, prostata bağlı bazı sorunların olduğuna işaret ettiğini söylüyor. Kanserde olduğu gibi kanser dışı birçok prostat hastalığında da PSA yüksekliği görülebilir.

6- PSA testi muayenenin yerini tutar

Sadece PSA’ya bakılırsa, prostat kanserlerinin yaklaşık dörtte birini atlamış, gözden kaçmış olur. PSA’nın yükselmediği bazı prostat kanserlerinde tanı konabilme şansı rektal muayene ve prostat multiparametrik MR tetkiki sayesinde olur.

7- Prostat kanseri çevreme ya da eşime bulaşabilir

Prostat kanseri bir enfeksiyon hastalığı gibi bulaşıcı bir hastalık değil. Cinsel ilişki ile de bulaşmıyor.

8- Prostat kanseri tedavisi sonucunda idrar kaçırma ya da iktidarsızlık kaçınılmazdır

Prostat kanser ameliyatları veya ışın tedavisi sonrası görülebilen sorunların en sık idrar kaçırma ve iktidarsızlık olasılığı olması doğrudur. Ancak günümüzde gelişmiş tıbbi yöntemler laparoskopik ve robot yardımlı laparoskopik cerrahi ve deneyimli ellerde bu sorunlar oldukça nadir görülür.

9- Bazı yiyecekler ve sık cinsel ilişki prostat kanserine neden olur

Ne sık cinsel ilişkinin ne de bazı yiyeceklerin, prostat kanseri nedeni değildir. Prostat kanseri riskini yükselten etkenlerin başında genetik özellikler ve sigara gibi zararlı alışkanlıklar geliyor.

10- Doğru beslenme ve vitamin takviyeleri, bitkisel ilaçlarla ile prostat kanserinden tamamen korunabilirim

Beslenme ve yaşam tarzının genel anlamda kanser oluşum süreçlerinde olumlu etkilere sahip olduğu bilinse de, yalnızca bu yöntemlerle prostat kanserinin tedavi edileceği fikri yanlıştır.